Hakasya Ayı Avcılığı Geleneği

Hakasya Ayı Avcılığı Geleneği
Yazı Özetini Göster

Sibirya’nın gizemli coğrafyası, kadim Hakas halkının binlerce yıldır sürdürdüğü eşsiz geleneklere ev sahipliği yapar. Bu geleneklerin en dikkat çekicilerinden biri de, Hakas ayı avcılığıdır. Bu, sadece bir av eylemi olmaktan çok öte, doğaya, ruha ve canlılara duyulan derin saygının bir yansımasıdır. Gelin, Hakas şamanizminin ve kültürünün bu önemli parçasını daha yakından inceleyelim.

Ayı Avına Hazırlık: Tamga ve Geleneksel Kurallar

Hakas avcıları, ayıyı genellikle Ocak ayında, kış uykusunun en derin olduğu dönemde avlarlar. Ayı inini bulan bir avcı, orayı kendi tamgasıyla işaretler. Bu işaret, Hakas yasalarına göre, başka hiçbir avcının o alanı sahiplenmesine izin vermez. Bu, doğal kaynakların adil paylaşımına ve toplumsal düzene verilen önemi gösterir.

Avcılar, ayıyı tek başına değil, bir “artel” (avcı grubu) ile avlamaya giderler. İnlerine yaklaştıklarında, ayıyı uyandırmak için özel bir sopa olan “syaadayany” kullanırlar. Bu an, avın en gergin ve ritüelistik kısımlarından biridir. Grubun lideri, ayıyı uyandırırken şu sözleri sarf eder:

“Çin ordusu geldi, seni öldürüyor. Kara teslimiyet kapılarını kapat.”

Bu sözler, avın sadece fiziksel bir mücadele olmadığını, aynı zamanda sembolik bir anlam taşıdığını ve avcıların ayıya karşı hem saygı hem de belli bir acıma duyduğunu gösterir.

 

Ayıya Vedalaşma: Ağıtlar ve Ruhsal Bağ

Ayı vurulduktan sonra, ininden çıkarılır ve sırtüstü yatırılır. Başına otlardan bir yastık konur. Ardından, bir avcı ayının üzerine oturarak başını okşar ve ona yönelik bir ağıt yakmaya başlar. Bu ağıt, ayıyı bir ataya, bir “yüce babaya” benzetir ve doğa döngüsü içindeki yerini vurgular:

“Ey yüce baba! Kışlak yerine (ini) sen girersin,

Ey yüce baba! Yazı yazlık yerde geçirirsin,

Borulu otlarla hışırdayan dağda pençelerin yürüdü,

Kayın çalılıklarıyla çıtırtılar çıkaran dağda tabanların yürüdü,

Dik kayalıklar yıkıldı, ey yüce baba!

Uuu, yaz olursa, arkamdan dolaşırsın,

Uuu, kış olursa, önüme düşersin!

Tayga otlarının köklerini ezen,

30 dişimde çıtırdasın!

Borşçevik bitkisinin tepelerini iştahla çiğneyen,

40 dişimde çıtırdasın!

Ey, sana ne oldu, yüce baba?

Çok mu vurdular, çok mu isabet ettiler?

Oyun oynarken mi sırtüstü düştün, yoksa gezinirken mi yan yattın?

Sensiz mi kaldı yiyeceklerini hazırlayan?

Sensiz mi kaldı oturan yetimin?

Neden Hoora bozkırına gözetimsiz çıktın?

Yüce baba! Büyük bir beyin hatasını (yani kurşun yiyerek) içtin, öyle mi öldün?

Birçok yerde gezdin, insanların eline düştün,

Kara tayganın otlarını artık ezme, yat.

Dinlen ve uyu, yüce baba!”

Ağıt, ayının doğadaki hareketlerini, yaşam döngüsünü ve avcıyla olan manevi bağını yüceltir. Avcı, ayının ölümünü bir suçlulukla değil, bir zorunluluk ve saygıyla kabullenir. Ağıt sırasında, avcı “Neden Hoora bozkırında başıboş kaldın? Yüce baba! Büyük bir beyin hatasıyla (yani kurşun yiyerek) öldün” diyerek, ölümün sorumluluğunu bir nevi dışsal bir güce atfeder.

Deri Yüzme Ritüeli: Saygı ve Devamlılık

Ayının derisi, aynı gün, hava ne kadar kararmış olursa olsun mutlaka yüzülür. Bu süreç de belirli ritüellerle çevrilidir. Ateş yakılır ve “ateşin ruhuna” dualar edilir. Ayıyı öldüren avcı, “Bozkırda sarhoş olup uyudu” diyerek ağıtına devam eder. Ağıt bitene kadar derinin yüzülmesine başlanmaz. Deri yüzülürken şu sözler söylenir:

“Senden sıcak kürkünü alıyoruz. Bize gücenme… Seni biz soyuyoruz, sen kendin suçlusun ve bize kızma.”

Bu sözler, avcıların ayının ruhundan affetme dilemesi ve onu incitmek istemediklerini ifade etmeleri açısından önemlidir. Deri yüzme işlemi ayaklardan başlar. Ayının başı ısıtılır, dişleri çıkarılır ve baş ağlayarak yakındaki bir ağacın çatalına asılır. Ağzı açılır ve burnu ayrılır. Son olarak, hayvanı öldüren avcı, başı güneş batımına doğru çevirerek şu sözlerle veda eder:

“Koyu taygadan çıkaran büyükbaba, sen iyi bir insandın!”

Ritüellerin Ardından: Ruhun Huzuru ve Toplumsal Paylaşım

Ayının derisi yüzüldükten sonra, iki avcı cesedin iki yanına geçer ve çıplak bedene sopalarla vurarak şu sözleri mırıldanır: “Bize engel olma, çocuklara kızma, peşimizden gelme, yerleşim yerlerinin arasında görünme!” Ardından biri sorar: “Hangi devleti yönetiyorsun?” Diğeri cevaplar: “Bu devleti o yönetiyor. Ama biz onu öldürdük, onu Çin Hanı öldürdü!”

Ayının cesedi taygadan götürülürken, yol boyunca üç kez çapraz bir şekilde çubuklar atılırdı. Amaç, ayının ruhunun peşlerinden gelmemesi ve bu işaretlerde oyalanmasıydı.

Ayı Bayramı ve Kutsal Ritüeller

Evde bir ayı bayramı düzenlenirdi. İnsanlar ağıt yakardı: “Yüce babayı uğurluyoruz! Babanız öldü!” veya eğer dişi ayı öldürülmüşse, “Anamız öldü!” Bütün gece khomys çalınır, masallar anlatılır, şarap içilirdi. Ayının ruhuna yemek sunulurdu (suurun – ölenlerin anıldığı anmalardaki gibi, yemeğin ateşte yakılması). Bütün gece uyumak yasaktı, ayının ruhunun insanı ezebileceğine inanılırdı. Tüm kemikler toplanır ve gömülürdü.

Ayı Etinin ve Organlarının Gizemli Gücü

Ayı yağı parçalara ayrılarak tüm aal (yerleşim yeri) sakinleri arasında paylaştırılırdı. Bazı avcılar ayının çiğ beynini yutarlardı. Hakaslar, ayının böyle bir avcıya doğrudan bakmaktan çekineceğine ve onun bakışlarından korkacağına inanırlardı. Bazı erkekler ise ayının dilinin kökündeki kıkırdağı şu sözlerle yutarlardı: “Eğer konuşursam, benim dilimi sen anlarsın!” Böyle bir kişinin konuşmasının ayının kulağına ulaşacağına inanılırdı. Dil parçaları kekemelere veya sara hastalarına da verilirdi ki hastalıkları iyileşsin. Kadınlara ise kolay doğum yapmaları için ayı anasının rahmini yemeleri önerilirdi.

Ayı derisi dikilmezdi, çünkü zanaatkar kadının çocuğunun kötü huylu olacağına inanılırdı. Deri dışarıda sallanırsa rüzgar çıkacağına inanılırdı. Pençelerinden pençeler ise kötü güçlerden korunmak için eşiklere asılırdı. Ayı safrasının büyülü özelliklere sahip olduğuna inanılırdı. Safrayı ateşe atarlarsa yağmur veya kar yağacağı düşünülürdü. Sonbaharda şiddetli rüzgarlar veya kasırgalar çıktığında, Hakaslar ayıların (yani ayıların) kış uykusuna yatmadan önce azdığına inanırlardı.

Ayı bayramının kökenleri, ayı ile insanlar arasındaki kan bağları ve ortak atalar hakkındaki eski inançlara dayanır. Bu anma törenleri, ayının etinin gıda olarak tüketilmesini yasaklar.

Hakas Ayı Avcılığı’nın Önemi

Hakas ayı avcılığı, sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda Hakas halkının doğayla olan derin bağlantısını, ruhsal inançlarını ve atalarından miras kalan geleneklerini yansıtan önemli bir kültürel mirastır. Bu ritüeller, avcıların avladıkları hayvana karşı duydukları saygıyı, minnettarlığı ve onun ruhunu rahatlatma arzusunu gösterir. Günümüzde bu tür gelenekler, Hakas kültürünün canlılığını ve doğayla uyumlu yaşam felsefesini anlamak için paha biçilmez birer kaynaktır.

Kaynak: https://nbdrx.ru/pdf/staty/ax0000062.pdf (SSCB Bilimler Akademisi, N.N. Miklukho-Maklay Etnografya Enstitüsü ve Buryat Bilim Merkezi’nin 1990 yılında düzenlediği “Sibirya ve Komşu Toprakların Halklarının Geleneksel Dünya Görüşü ve Kültürü” başlıklı bilimsel-pratik konferansın bildiri ve tebliğ materyalleri.) – Uluyer.com Türkçe çevirisi ve anlamlandırılması tarafımızdan yapılmıştır. İzinsiz kullanılması yasaktır.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar